Pages

Subscribe:

About

Gs Blogcu

Labels

21 Ocak 2013 Pazartesi

Geçmişin Little Gem'i, bugünün Big Legend'i

     İtalyan futbolu akıllara savunmayı getirir. Brezilya her ne kadar mevki ayrımı yapmayan bir futbolcu fabrikası olsa da hep 10 numaralı teknik oyuncularıyla tanınır. Hollanda futbolu total futboluyla box to box oyuncuları getirir akla. Ama İngilizler liglerinde oynadıklarıyla akıllara, en azından benim aklıma sadece futbolu getiriyor. Futbolun doğduğu topraklar, bebekliğini yaşadığı dünyaya yayıldığı ülke. Ali Sami Yen'in onlar gibi oynamak istiyoruz dediği İngiltere. Her ne kadar son yıllarda ligleri İspanya'nın gerisinde kalmış gibi görünse de İngiltere gözümde hep futbolun en güzel oynandığı ligdir.

     İngiltere, aynı zamanda Hagi ile birlikte bana futbolu sevdiren bir efsane ismin de kariyerinin tek durağı. O isim Steven Gerrard. Gemisini hiç terketmeyen kaptanlardan. Herşeyin kötü gittiği bir anda taraftarlara ''Bekleyin, Gerrard sahada...'' dedirten, oyunu son saniyeye kadar kovalayan bir isim. William Wallace'ın mavilere değil kırmızılara bürünmüş hali.



     Aslında ilginçtir ki onun hikayesi şehrin mavi yakasında başladı.  Michael Owen, Robbie Fowler, Jamie Carragher gibi oyuncuların aksine Gerrard çocukluğunu bir Everton taraftarı olarak geçiriyordu. Gerrard'ın Liverpool hikayesi ise keşke mavi yakalı kalsaydı da bu durum yaşanmasaydı dedirtecek türden bir hikaye. 1986'da yaşanan Heysel Faciası daha hala akıllardan çıkmamışken, 1989'da Hillsborough stadında Sheffiald ile oynanan maçta Liverpool taraftarı 96 kişi ezilerek hayatını kaybetti. Bugün hala anılan, simgesel olarak armaya taşınan bu unutulmaz isimlerden biri de John-Paul Gilhooley'dir. Gerrard'ın 10 yaşındaki Liverpool taraftarı kuzeni.

     1989'da henüz 9 yaşında adım attı Liverpool takımına. Eminim o gün kimse bu altın saçlı, yuvarlak yüzlü çocuğun bir efsane olacağını düşünmemişti, fakat bu düşüncelerin ortaya çıkması için fazla beklenmeyecekti. Zira Gerrard henüz 12 yaşında iken Steve Heighway onun için ''Little Gem''  (Küçük Kıymetli Taş) diyordu. O Steve Heighway ki 70lerin efsane Liverpool kadrosunda yer almış, Liverpool Genç Takımının antrenörü, Robbie Fowler, Jamie Carragher, Michael Owen, Steve Mcmanamen gibi isimleri Liverpool'a kazandırmış bir isim. Gerrard içinde Little Gem diyor ve ''Doğal Bir Yetenek, Gerçek bir Liverpool taraftarı'' diye nitelendiriyor.

     17 yaşına geldiğinde Liverpool ile resmi sözleşmeye imza atıyor ve tam bir yıl sonra henüz 18 yaşında iken Blackburn ile oynanan maçta Norveçli Vegard Heggem'in yerine oyuna giriyor. Bu değişiklikle Liverpool'un en yeni efsanesi A takıma ilk kez adım atmış oluyor. Celta Vigo ile oynanan UEFA kupası maçındaysa ilk kez 90 dakika oynayan Gerrard o gece performansıyla bu kez de izleyicilere ''Yeni bir yıldız doğuyor.'' dedirtiyor.

         Tüm kariyeri boyunca KOP tribününün onu yadırgadığı tek maç ise ilk kez sahaya çıktığı Blackburn maçı oldu. Kötü durumda olan ve düşme tehlikesi ile karşı karşıya Blackburn o sezon hemen hemen kolay bir rakipti. Liverpool teknik direktörü Gerrard Houllier bir isimi ısınmaya gönderdiğinde diğer yedekler o oyuncuya gülüyorlardı. Gerisini ise Gerrard anlatıyor: ''O maçta KOP tribününe doğru yaklaştığımda neredeyse hepsinden şu tepkiyi duyuyordum; '' Bu cılız da kim ? '' İşte o cılız sonraki yıllarda KOP'un yeni efsanesi haline geldi.

     Kariyerinde attığı ilk golü ise 1999 yılında Sheffield Wednesday maçında attı. Bu maç Gerrard için çok önemliydi, çünkü ''Onun için oynuyorum'' dediği kuzenini hatırlatıyordu. Ve bu maçtan sonra Gerrard'lı Liverpool muhteşem bir sezon yaşadı. 2000-2001 sezonunda UEFA kupası, Süper Kupa, FA Cup ve Lig Kupası kazanıldı. Bir sonraki yıl henüz 22 yaşında iken kırmızıların yeni kaptanı Steven Gerrard oldu.

     Sanırım kariyerinde yaşadığı en önemli anlar ise İstanbul'da yaşandı. Kendisinin Türk hayranları için gülümsetici bir tesadüf olsa gerek. 2005 yılında İstanbulda Milan ile oynanan ve ilk yarısı 3-0 geride bitirilen maçın ikinci yarısında inanılmaz bir Liverpool çıktı sahaya. Kupanın kulpunu yakalayan Milan'ın elinden çekip aldılar kupayı ve bunu yapmaları için onları cesaretlendirip en önde yürüyen de yine Gerrard oluyordu. Bunu Benitez'in ''Kupanın en büyük mimarı Gerrard'' açıklamasından da anlıyoruz zaten. Aynı yıl UEFA tarafından da yılın oyuncusu seçildi Gerrard.

   
     Şehrin mavi yakasında başlayan ama kırmızı yakasında son bulan bir hikaye. 8 yaşında başladığı kariyerinde bugün 24 yıl devirmiş durumda ve 24 yıl boyunca oynadığı tek takım Liverpool. Gerrard hayranları olarak elinde bir de Premier Lig kupasını görmeyi çok isterdik ama sanırım onun kariyerinde ki eksik de bu olacak. Sevdirenler bir bir gidiyor futbol ekranlarımızdan, Zidane, Hagi, El Fenomeno Ronaldo terkettiğinden beri sahaları zaten eski tadı yok futbolun ve Gerrard'ın da bırakma günlerinin yaklaşması insanın canını sıkmıyor değil.  

0 yorum:

Yorum Gönder